29 Kasım 2010 Pazartesi

I Saw the Devil (2010)

Akmareul boattda
Şeytanı Gördüm




Başrollerinde Byung-hun Lee ve Min-sik Choi'nin oynadığı I Saw the Devil filmi sağlam bir bünye ile izlenmesi gereken filmlerden. Daha önce Saw serilerinin hemen hemen hepsini izlemiş biri olarak beni çok fazla etkilemese de uzun zamandır böyle vahşice bir film izlememiştim.


Özel ajan Soo-Hyun'un nişanlısı bir gün aracıyla yolda kalır. Karlı bir havada aracının lastiği patladığı için servis çağırmıştır. Bu esnada ona yardım etmek istediğini söyleyen biri belirir. Kadın servis çağırdığını söylemesine rağmen ısrar eder. Bir süre sonra ayrılmış gibi yapıp geri döner ve aracın camını kırarak kadına acımasızca saldırır. Daha sonra neler yaptığını söylemeyeyim en iyisi. Bunun üzerine deliye dönen Soo-Hyun görev yerinden dinlenmek için izin ister ve gizlice katili bulmak için yola koyulur. Kedi fare kovalamacası gibi bir takip başlamıştır artık. Soo-Hyun intikamını en sert şekilde almak için her seferinde katili biraz yaralar ve serbest bırakır. Ama her şey hesapladığı gibi gitmez.


Gerilim düzeyi bir hayli yüksek çekim tekniği iyi olan bir film. Oyuncularıda iyi olunca iyi bir film ortaya çıkmış.

Madeleine (2003)





Bu film uzun süredir bilgisayarımdaydı ancak yeni izleme fırsatı bulabildim. Filmi öncelikli izleme listeme alma sebebimse tabii ki Min-a Shin Konusunu kısaca yazayım...

Bir kuaförde çalışan Hie-jin (Min-a Shin) bir gün dükkanı kapatacakken bir müşteri çıkagelir. Önce kapattığını söyler fakat sonra onu tanır. Liseden arkadaşı Ji-seok'dur (In-seong Jo). Onu kırmayarak dükkanı tekrar açar ve saç kesimini yapar. Ji-seok onu hala tanıyamamıştır. 


 
Ji-seok üniversite okuyordur ve lisede olduğu gibi çok çalışkan bir öğrencidir. Ek iş olarak sabahları gazete dağıtımı yapıyordur. Yapısı itibariyle utangaç biridir ve derslerine verdiği önemi kızlara gösterememektedir. Hie-jin ise tam tersi bir yapıda olup çokca erkek arkadaşı vardır. Çoğuda telefon rehberine eklenmiş isimden öteye gitmemiştir. Mutluluğu bir türlü bulamayan Hie-jin, Ji-seok'la bir anlaşma yapar ve sadece 1 aylığına çıkma teklif eder. Bu süre bitiminde ikili ayrılmak zorundadır.



Artık klişe olan bu Kore usulü çıkma mevzusu baydı beni Şu kadar gün çıkacağız sonra ayrılırız filan. Yinede sıcak bir romantik dram filmi. Çok fazla bir şey beklemeden sıkılmadan izleyeceğinizi tahmin ettiğim filmlerden. Min-a Shin'in performansı fena değildi. In-seong Jo ise aynı yıl iki tane güzel filmde birden oynaması ayrı bir detay. Diğer filmi The Classic.

27 Kasım 2010 Cumartesi

Man of Vendetta (2010)

The Destroyed Man
Broken Man
The Demolished Man
Pagwidwon Sanai






Kendini tanrıya adamış bir peder olan Joo Young Soo'nun 5 yaşındaki kızı kaçırılır ve fidye istenir. Buluşma yerine polisi çağırmaması öğütlenmesine rağmen polis getirmesi yüzünden kızı kaçıran kişi anlaşmayı bozar. Ondan sonra kızından bir daha haber alamayan Peder uzun yıllar geçtikten sonra artık inancını yitirmiştir. Tutulan dedektifler artık bu işi yapmak istemiyorlardır. Dosyada kapanma noktasına gelmiştir. Herkes ümidini yitirmişken kızın annesi bir tek umudunu yitirmeyen kişidir. 

Günlerden bir gün yine kızını aramak için yollara düşen annesi tesadüf eseri onu kaçıran kişi ile birlikte görür. Peşlerinden takip eder ve izlerini kaybeder. Dikkatsizce koşarak caddeye atladığı için bir araç ona çarpar. Kalan son umutta yok olmak üzeredir.




Burada bırakayım ön bakış yazımı. Gerilim dozu fena olmayan bir film. Tavsiye edebilirim.

24 Kasım 2010 Çarşamba

The Blue Hearts


Hep filmlerden veya dizilerden mi bahsedeceğiz? Birazda müzik diyorum. Bu grubu bir filmde tesadüfen keşfettim. Aslında keşfetme denemez ama. Unutulmaya yüz tutan eski bir grup. Japon punk-rock grubu.

1985-1995 yılları arasında Japonya'da aktif olarak müzik yapmışlar. O yıllarda yaptıkları parçalar bile bugünün gruplarına taş çıkartacak vaziyette. Başlıca hit parçaları Linda Linda, Owaranai uta ve Train Train'dir. Ayrıca benim çok sevdiğim bir parçası da gitar solosu şeklinde. Şarkının adı Yugure (japonca). Aşağıda yerinde duramayan vokalisti göreceksiniz   Arkasından benim sevdiğim gitar solosu olanı. 

Grup üyeleri; Hiroto Komoto (vokalist), Masatoshi Mashima (gitarist), Junnosuke Kawaguchi (basçı), Tetsuya Kajiwara (baterist)




A Man Who Was Superman (2008)

Superman ieotdeon sanai
If I Were Superman



Çevresine yardım etmeyi yaşam biçimi haline getirmiş orta yaşlı tuhaf bir adam, şehrin sokaklarında yaşlıların çantalarını taşıyıp onları karşıdan karşıya geçirmekte, çocuklara yardım etmekte, olmayacak yerlere çöp dökenlere kızmakta, yankesicileri kovalamakta, yaralıların, zor durumda kalmışların imdadına yetişmektedir. Kendisinin Superman olduğunu iddia eden bu adam kısa zamanda halkın olduğu kadar medyanın da dikkatini çeker. Onunla ilgili bir program hazırlaması istenen güzel yapımcı Soo-jung, deli saçması olarak gördüğü bu haber işini bir an önce bitirmek için harekete geçer. Ama çantasını kaptırdığı bir yankesiciyi yakalayan, üstelik kendisini bir kamyonun altında ezilmekten kurtaran Superman’in hikayesine ilgi duymaya başlayınca, kamerasını alıp bu ilginç adamı çözmeye çalışır. Onun hikayesinde umduğundan çok daha fazlasının olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlayacaktır.


Başrollerini Gianna Jun ve Jeong-min Hwang'ın oynadığı ibretlik, Süpermen karakterine değişik bir yönden yaklaşan komedi dram filmidir. Sonu ile çok güzel bir mesaj vermiştir. İzlerken sabırlı olmanızı tavsiye ederim. Sıkıcı olabiliyor çoğu zaman ama sonunda öyle bir şey göreceksiniz ki...

Bu filmde Gianna Jun gözüme biraz daha yaşlanmış gözükmüştür ayrıca.


Bu yazının orjinali 08.06.2010 tarihinde yazılmıştır. Üzerine ekleme yapılıp bloga aktarılmıştır.

23 Kasım 2010 Salı

Iris: The Movie (2010)



Hemen bir düzeltmeyi başa ekleyeyim. Diziyi izlemeyenler hiç okumasın bence. Spoiler olarak vermediğim kısımda bile spoiler var çünkü.

Sıcağı sıcağına hemen yazayım dedim. Dizisini izlemeyenler veya unuttuğu kısımları izlemek isteyenler baştan izleyebilir filmi. Ancak film dizinin özeti sadece. Sonunda Hyeon-jun Kim'i (Byung-hun Lee) kimin öldürdüğünü görüyoruz. Görmez olaydık diyorum. Dünkü yazımda dizisini yazmıştım. Bugünde filmini yazıyorum. 

Söylemek zor ama bunu gizli olarak yazacağım çok merak eden bakar.


Seon-hwa Kim yani Kuzey Koreli güzelimiz öldürüyor :(

22 Kasım 2010 Pazartesi

"The Accidental Couple" (2009)

 Six Months
That Fool
While I Was Looking
That Dummy
Keu Babo



Başrollerde sevdiğim iki oyuncunun oynadığını görünce hemen bu diziyi izlemek istedim. İzledim ve benden olumlu puan aldı. Dizinin hikayesi şöyle;

Han Ji-soo ünlü bir oyuncudur, sevgilisi ise bir milletvekilinin oğludur. Adamın babası oğlunun Han Ji-soo ile birlikde olmasını istemez. Nedeni ise yeni yapılacak seçimlerde başkanlığa aday olacak olması ve bunun olumsuzlukla sonuçlanmamasını istemesi. Han Ji-soo ile sevgilisi bir gün araba ile giderlerken kaza yaparlar. Tam o esnada kazayı farkeden Goo Dong-baek onlara yardım eder. İki sevgili gizlice buluştukları için bu kazayı kimsenin görmesini istemiyorlardır. Peşlerinde olan bir gazeteci onları o şekilde yakalamak istemektedir. Han Ji-soo'nun sevgilisi hemen plan yapar ve Goo Dong-baek'e araca binmesini söyler. Gazeteci geldiğinde onları yakaladığını sanar ama karşısında başka bir adam görür. İkili artık sevgili olduklarını ve evlenmek üzere oldukları yalanını ortaya atar. Altı ay boyunca bu şekilde sürecek bir anlaşma yaparlar. Goo Dong-baek bir postahanede çalışan basit bir memurdur. Başına gelen bu olay sayesinde zor durumlara düşsede çoğu zaman ünlü bir oyuncu ile birlikte olduğunun bilinmesi ona bir çok avantaj sağlayacaktır. Herkes onların birlikteliklerini gerçek zannediyordur. Goo Dong-baek, Han Ji-soo'nun büyük bir hayranıdır. Onu yakından tanıdıkca daha çok sevecekdir. Han Ji-soo'nun da aslında muhteşem bir geçmişi olmadığını. Onunda hayatında bazı sıkıntıları olduğunu öğrenir ve onun mutlu olması için herşeyi yapar.

Dram yönüde olan romantik bir dizi. Pişman olmayacağınıza eminim. Yalnız altyazısı ızdırap gibiydi. Çoğu yerde dizinin müziklerini çevireceğim diye normal konuşmaların kaybolduğu bir çeviri olmuş. Media Player Classic ile bile izleseniz düzelmiyor çünkü. Süre ayarlamalarında yanlışlıklar mevcut. Subtitle Workshop'a girerek şarkı çevirisi olan yerleri silmek zorunda kaldım çoğu zaman. Son iki bölümün Türkçe altyazısı yokdu birde. Neyse ki yetecek kadar İngilizcemiz varda o şekilde izledik. 15. bölümün sonuna dikkat diyorum. Yapma bunu dedirtiyor insana İşte o sahne. Ne olduğunu söylemiyorum tabii ki.



Resimin büyük halini görmek için üzerine tıklayın



Resim yetmediyse buyrun videosunu da ekledim :)


https://vimeo.com/manage/videos/874045481

"My Girlfriend is a Gumiho" (2010)

My Girlfriend is a Nine-Tailed Fox
Nae Yeojachingueul Gumiho
Kız Arkadaşım Dokuz Kuyruklu Bir Tilki




En baştan söyleyeyim son zamanlarda izlediğim en güzel romantik komedi dizisiydi. Başrollerde ki Min-a Shin ve Seung-gi Lee iyi bir iş çıkartmış. Hikaye ise şöyle.

Üniversite öğrencisi olan Cha Dae-woong bir filmde rol alabilmek için çalışmaktadır. Sevdiği kız ise ona pek yüz vermeyen okulda onun bir üst sınıfından birisidir. Cha Dae-woong'un büyükbabası zengin bir işadamıdır. Annesi babası o küçükken bir trafik kazasında öldükleri için onu büyükbabası ve halası büyütmüştür. Halası hala bekardır. Günlerden bir gün okula gitmeyip arkadaşlarıyla büyükbabasına ait otelin kuaför salonunda saçlarını yaptırmaya giden Cha Dae-woong'u büyükbabası yakalar ve okul harçlığını yatırmadığını öğrendiğini söyler, kovalamaya başlar. Motorsikletine atlayıp oradan kaçan Cha Dae-woong'u polis çevirir ve nezarethaneye atılır. Büyükbabası ve halası onu oradan alır. Yolda giderlerken tuvalete gitmek istediğini söyleyen Cha Dae-woong bir fırsatını bulur ve yolda gördüğü bir kamyonetin kasasına gizlenir. Kamyonet uzun bir yol gittikden sonra bir benzin istasyonunda durur. Cha Dae-woong'da araçdan gizlice iner. Fakat yolunu kaybetmiştir. Ormanlık bir alanda bulur kendini. Yoldan geçen bir aracı durdurur. Aracın içinde bir keşiş vardır ve ona kendisinide almasını söyler. Keşiş onu alır ve tapınağa götürür. Cha Dae-woong'un karnını doyurur ve ona bu gecelik orada yatabileceğini söyler. Cha Dae-woong keşişin telefonunu isteyerek evi araması gerektiğini söyler. Dışarıda arama yaparken telefon çekmez ve daha yüksek bir yere gitmek ister. Gölün üstünde bir köprüden geçer ve telefonu çekmeye başlar. Yağmurdan korunmak için köprünün sonundaki tapınağın çatısının altına sığınır. O esnada içeride bulunan "tilkimiz" (Min-a Shin) onunla telefonda konuşuyormuş gibi yapar. Telefonun şarjının bittiğini gören Cha Dae-woong korkuya kapılır. Gumiho (Tilki) onu yönlendirerek hapsedildiği resimden kurtarmasını ister. Resimdeki tilkiye dokuz tane kuyruk çizerse oradan kurtulacaktır. Cha Dae-woong korku içinde resime dokuz tane kuyruğu çizer ve oradan ormana doğru kaçar. Bu esnada uçurumdan aşağı düşer ve yaralanır. Gumiho onu bu durumda bırakmak istemez. Çünkü kendisine yardım etmiştir. Onu kurtarmak için bir çeşit güç kaynağı olan boncuğunu ona verir. 


O sayede Cha Dae-woong hiç bir acı hissetmez. Artık ikili birbirinden ayrılamazlar. Çünkü Gumiho'nun boncuğu ondadır ve birbirlerine yakın olmalıdırlar. O iyileşince boncuğunu geri alacakdır. Cha Dae-woong ilk başda buna inanmaz ama sonra ikna olunca beraber yaşamaya başlarlar. Gumiho devamlı et yemek isteyen, bir oturuşda dünyaları yiyen bir kızdır. İkili zamanla birbirine aşık olacaktır ve başlarından ilginç olaylar geçecektir.



Dizinin yan karakterlerinden yönetmen ile halanın diyalogları, halleri tavırları ayrı bir komediydi.

Komedi yönleri ve Min-a Shin'in şirinliği sayesinde hiç sıkılmadan izlettiren bir dizi. Birazda resim verelim.

Dizide beni en çok güldüren kısım şurasıydı. Yönetmenin kızı ile onun erkek arkadaşının hayal dünyasında kurguladıkları.


Bir tanede gif vereyim :)




"Iris" (2009)

"Iris"

 

 


Bu diziyi aslında uzun zaman önce izledim ancak şu an yazma fırsatı bulabiliyorum. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen bakalım unutmadan yazabilecek miyim? İsimleri hatırlamak için dizinin ilk bölümünü açtım bile Olmadı yani, kopya çekeceğiz biraz. Bu arada bu yazı bloga kopyala yapıştır yapılmadan yazılan ilk yazım olacak Dur yahu önceden başka şeylerde yazmıştım. Neyse...

 

Dizimiz Macaristan'da başlıyor. NSS ajanı olan Hyeon-joon Kim'in müdürü Macaristan'da bulunan Hyeon-joon'un yanına gelir ve ona yeni bir görev verir. Macaristan'da bulunan Kuzey Kore başkanını öldürmesi talimatını alır. Birimin dağıtıldığını ve bu görevi yapması halinde Kuzey

ve Güney Kore arasındaki soğuk savaşın biteceğini söyler. Hyeon-joon bu görevi yerine getirir. Ancak kaçarken Kuzey Kore ajanları tarafından vurulur ve yaralı bir şekilde kaçmayı başarır. NSS'in müdürünün asıl planı hiç bir iz bırakmamaktır. Dolayısıyla Hyeon-joon'un öldürülmesi talimatını verir. Bu görevi ilk önce Hyeon-joon'un sevdiği kıza verir fakat o bunu kabul etmez. Bu sefer can arkadaşı Sa-woo'ya görev verilir. Sa-woo istemeye istemeye de olsa bu görevi yerine getirmelidir. Aslında işine de geliyordur. Çünkü Hyeon-joon'un sevdiği kıza o da aşıktır.

 

Burası bize aksettirilen başlangıç asıl başlangıç ise aşağıdaki gibi.

 

 

 

 

Hyeon-joon ve Sa-woo aynı özel birlikte görev alan süper yetenekli askerlerdir. Hyeon özel birlik dışında üniversiteye başlamıştır ve ilk gününden bir kıza aşık olur. Bu kız aslında NSS ajanıdır ve onların yeteneğini bildiği için takibe almıştır. O yüzden Hyeon'u üniversitede, Sa-woo'yu ise okulundan tanıdığı bir NSS çalışanı ile barda içki içerken kendine aşık eder.

 

Artık görev başlamıştır. İkisini de bir gece bulunduğu birlikten kaçırıp özel ve bir o kadarda zorlu testlere sokarlar. İkiside ne olup bittiğinin farkında değildir. Testleri geçerler ve NSS'de göreve başlarlar.

 

Dizi devamlı bir kovalamaca içinde devam ediyor. Operasyondan operasyona gayet heyecanlı dakikalarından yanında asıl hikaye çok karmaşık NSS birimi ve o birime karşı durmaya çalışan iki aşığın hikayesini anlatıyor. Daha önce hiç bir Kore dizisinde bu şekilde bir aksiyon görmemiştim. Zaten en pahalı dizileriymiş. Yayınlanan 20 bölümüde ülkede en çok izlenme oranlarını yakalamıştır. Şu aylarda yeni bir sezonu başlayacak ve bu yıl dizinin birde filmi vizyona girecek. Kore'de ilk defa bir dizinin filmi yapılmış olacak böylece. Kesinlikle izlenmesi gereken aksiyon, romantizm ve gerilim dolu bir dizi. Az kalsın unutuyordum. Güzel Kuzey Koreli ajanımız Seon-hwa'yı. Bitirmeden onunda bir resimini vereyim.




Ve son olarak..



 

"Will it Snow at Christmas?" (2009)

Will It Snow for Christmas?
Keurisumaseue Neunyi Olggayo?
Noel'de Kar Yağacak mı?



Cha Kang Jin, bir bar kadını olan Cha Chun Hee'nin oğludur. Cha Kang Jin'in zor bir hayatı vardır çünkü sürekli kavgalara karışmak zorunda kalıyor ve diğer insanların annesini itip kaktığını görmesine rağmen, onları durdurmak için birşey yapamıyordur. Gençken Han Ji Wan ile karşılaşır ama Ji Wan abisinin ölümünden sonra evden kaçtığı için ilişkilerine devam edemezler. Cha Kang Jin, 8 yıl sonra Ji Wan ve Park Tae Joon'un nişan törenlerine katılır ve orada Ji Wan'ı görür. Ama, Ji Wan onu tanımıyormuş gibi davrandığı için, Cha kang Jin çok üzülür.

Sevgili pirpir'in tavsiyesi ile izlediğim bu diziyi beğendim ancak bir takım şeyler eksikti. Müzikleri biri dışında yetersizdi. Bu kadar uzun bölümlü bir dizi için güzel müzikler olmalıydı. Dram ve bir türlü kavuşamama dizinin sonuna kadar izletiyor ancak son bölümlere doğru artık diziyi uzatmak için senaryoyu gereksiz şekilde uzatmışlar gibi geldi bana. Ji Wan karakterindeki kızımız çıtkırıldım yapısı ve sesi ile değişik bir karakterdi. Kibarlıktan ölecekti yahu Romantizm ve Dram'ın bir arada olduğu bu diziyi çok fazla detaylıca anlatmak istemiyorum. Güzel bir dizi yani tavsiye ederim.

Bu yazının orijinali 8 Şubat 2010 tarihinde yazılmıştır.
__________________________________

Blog güncellemeleri...

Diziye ait birkaç çalışma..







Newer Posts Older Posts