25 Aralık 2012 Salı

"Seven Days of a Daddy and a Daughter" (2007)

Baba ve Kızının Yedi Günü


Babasından nefret eden ergen bir kız, kızı ile eskisi kadar yakın olamayan ama onu çok seven ve üzerine titreyen bir baba. Bu ikisinin ruhları yer değiştirirse ne olur?

7 bölümlük bu eğlenceli dizimizde bunu görüyoruz. Koume ve babası babaannesini ziyarete giderler. Dönüşte babaannesinin dediğine göre efsane olan şeftalilerden yerler. Tren tünele girdiğinde kaza yapar ve baba ile kızın ruhları yer değiştirir. Hastanede gözlerini açarlar. Daha sonra aynada kendilerini görünce kopan şamata :)



Japonya'da ve hatta ülkemizde telefonu hiç elinden bırakmayan gençleri görmek mümkün. Ama orada daha bir fazla. Adamın (aslında kız) ergen bir kız gibi telefonla oynaması, durmadan bir şeyler yazması, komik görüntüler ortaya çıkarıyor. Dahası babasının yerine onun bedeniyle işe gidecektir. Kız ise (aslında babası) okula giderek derslere girmek zorundadır. O da aslında okulun ne kadar zor olduğunu anlıyor. Bunun gibi daha birçok detay var.








Bu sayede ikisi de birbirinin zorluklarını anlıyorlar ve gerçek bedenlerine döndüklerinde eskisi gibi anlayışsız olmuyorlar.

As One (2012)

Tek Yürek
Korea




Konusuna geçmeden önce bu filmin gerçek olaylara dayandığını söyleyeyim.



Hyun Jung Hwa, Güney Kore milli masa tenisi takımının en iyi oyuncusudur. 1991 yılında Japonya'da düzenlenen Dünya Masa Tenisi Şampiyonasında Kuzey Kore ile anlaşan Güney Kore birleşik bir takım göndermeye karar verir. Kuzey Kore'nin en iyi oyuncusu ise Lee Boon Hee'dir. İki düşman ülke oyuncusu birlikte mücadele edeceklerdir. 

İkisi de zorluklar içinde ayakta kalmaya çalışıyorlardır. Jung Hwa bir türlü altın madalya kazanamıyordur. Çünkü bu alan Çin'li oyuncular tarafından domine edilmiştir. Bir sene önceki şampiyonada Kuzey Koreli Boon Hee'yi yenerek finale çıkan Jung Hwa finalde Çin'li oyuncuya yenilecektir.

1991'deki şampiyona öncesi 1 aylık bir süre vardır ve iki ülke takımı birlikte çalışacaklardır. Japonya'da kampa girerler. Ancak uyum süreci sıkıntılı geçer. Öyle ki Kuzey Koreli oyuncular Güneylilere Yoldaş diye hitab etmektedirler. 

Şampiyonaya çok az bir zaman varken iki ülke arasında bir anlaşmazlık çıkar ve Kuzeyliler takımlarını turnuvadan çekme kararı alır. Ancak oyuncular birbirlerine ne kadar soğuk davranmaya çalışsalar da aralarında bir çekim oluşmuştur. Öyle ki imkansız olması muhtemel bir aşk bile doğar bu birliktelikten. 

Güney Koreli oyuncuların otelin önünde yağan yağmura rağmen Kuzey Koreli oyuncuları bekleyişleri görülmeye değer.



Hükümetlerin kararına rağmen iki takım oyuncuları birlikte mücadele edip finale yükselirler. Çiftler maçında normalde birbirine rakip olan iki en başarılı oyuncu birlikte bir ekip olurlar ve Çin'li rakiplerini yenerler. Bu Kore'nin kazandığı ilk altın madalyadır.




İki yıl sonra 1993'te İsveç'te düzenlenen şampiyona da bu ikili finalde karşılaşır. Jung Hwa şampiyon olarak, Grand Slam'e katılmaya hak kazanan ilk Koreli olur. 21 yıl önce 1991'deki turnuva ve 1993'teki turnuvadan sonra birlik olmayı başaran bu iki takımın sporcuları bir daha birbirlerini görmemişlerdir.


Hikâyenin gerçek kahramanlarının fotoğrafları ile yazıma son verirken, bu kadar etkileyici bir film olacağını beklemediğimi itiraf etmeliyim. Oldukça dokunaklı sahneler var.



Nameless Gangster (2012)





Busan limanında gümrük görevlisi olarak çalışan Choi Ik Hyeon ve onun müdürünün de içinde bulunduğu yozlaşmış sisteme devletin müdahale etmesiyle açılan soruşturmada Choi suçu üstüne almak zorunda kalır. Kendini feda ederek diğer iş arkadaşlarını kurtarır. Yılların verdiği alışkanlıkla hırsızlığı ve dolandırıcılığı çok normal gördüğü için limanda daha önceden buldukları uyuşturucuyu pazarlamaya karar verir. Bunu tek başına yapamayacağını bildiği için bir mafya babası ile ortaklığa girişir. İşler yolunda gittikçe Choi daha fazlasını ister. Ancak bu onun için pek de iyi olmayacaktır.



Min Sik Choi sevdiğim oyunculardandır ama bu filmini pek sevemedim. Bir emek verilmiş belli ama o yüzden bir puan fazla verdim. Mafya türü filmleri seviyorsanız belki seversiniz.

Prometheus (2012)





Adını antik Yunanlılardan alan Prometheus aslında Satürn'ün bir uydusunun da ismidir. Film tam olarak nerede geçiyor bilmiyorum ama uzayda gittikleri yerin adı da bu olabilir. Ayrıca bilimsel keşif aracının da ismi. Bir grup bilim adamı 2089 yılında İskoçya'daki bir mağarada araştırma yaparken çok eski bir yazıta rastlıyorlar. 



İnsanoğlu'nun kökenini araştıran bu kişiler 35.000 yıl öncesine ait buldukları bu gizemli işaretler sayesinde dört yıl sonra kendilerini uzayın bir ucunda, araştırma gemisi Prometheus'da buluyorlar.



Orada keşfettikleri şey insanoğlu'nun sonu olabilecek türdedir. Buna karşı koymak için kahramanca mücadele etmek zorundadır Elizabeth Shaw ve ekibi.



Alien serisinin de cevaplarını vereceği söylenen bu üçlemenin ilk filmi beklenen etkiyi yaptığını söyleyemem. Çok fazla beklenti içine girmeden izlenmesi gereken bir film. Filmden çıkartabileceğim en anlamlı cümle ise; Her büyük şeyin küçük bir başlangıcı vardır.




20 Aralık 2012 Perşembe

Looper (2012)

Tetikçiler




2074 yılında zamanda yolculuk bulunmuştur ve hemen kötü insanların eline geçmiştir. Suç işlemek için gizlice kullanılıyordur. Kiralık katiller gibi çalışan Joe ve bağlı olduğu çete düzeni sağlıyordur. Ona bir zaman veriliyordur ve her zaman aynı yere ışınlanan kişiyi anında vurarak öldürüyordur. Geleceğe ışınlanan kişiden geçmişte hiçbir iz kalmıyordur böylece.


Yıl 2044, yine bir gün böyle bir görev gelir ve Joe görev yerine gider. Işınlanma gerçekleşir ve tam tetiği çekecekken gördüğüne inanamaz. Gördüğü kişi 30 yıl sonraki kendisidir. Yaşlı Joe onun kendisi olduğunu hemen anlar ve önceden genç Joe'nun tecrübelerine sahip olduğu için bir anlık çeviklikle vurulmaktan kurtulur ve genç Joe'dan kurtulur. Daha sonra ona gerçeği anlatır. Her şeyin "Yağmur Getiren" adı verilen bir çocukla başladığını söyler. Onu bulup öldürmek zorunda olduğunu da genç Joe'ya söyler.


Tetikçiler döngü adını verdikleri bu kişileri öldürmezlerse kendi hayatları da tehlikeye giriyordur. Çete onun peşine düşüyor ve işini bitiriyordur. Genç Joe döngüsünü kaçırdığı için artık çeteden kaçmak zorundadır.

İlgi çekici bir konusu var ancak yeterince iyi olamamış bir filmdi Looper.

The Secret in Their Eyes (2009)

Gözlerindeki Sır



Benjamin Esposito eskiden savcıya bağlı olarak çalışan bir müfettiştir. Şimdilerde ise bir roman yazmak için uğraşıyordur. Çalıştığı dönemde savcı olan Irene'e büyük bir aşk duyuyordur ve bu aşkı aslında halen devam ediyordur. Ancak bunu bir türlü açıklayamıyordur. Benjamin, çalıştığı dönemde bir cinayet vakasına bakmıştır ve bu hiçbir zaman aklından gitmiyordur. Yıllar sonra bile gözleri önüne geliyordur. (O davada suçluya ulaşma şekline hayran kaldığımı da belirtmeliyim. Gözler yalan söylemez misali.)

Kitabında yazdığı hikaye de bu olmalı büyük ihtimalle. Emekli olduğu halde bu davayı hala çözmeye çalışıyordur Benjamin. Üstüne gittikçe derin bir yapılanma ile karşılaşıyordur. Bu da başına büyük bir bela açacaktır. Sonu da çok vurucu bir film.

2009 yılında yabancı dilde en iyi film ödülünü de kazanan "Gözlerindeki Sır" bu ödülden hariç 48 farklı ödül daha almıştır. Ayrıca IMDb Top 250 listesinde şu anda 155. sırada.

Ruby Sparks (2012)




Calvin genç yaşta çok ünlü olmuş bir yazardır. Bu yüzden okulu bırakmak zorunda kalmıştır ve mesleğinde bir dahi olarak görülüyordur. Uzun zamandır kitap yazmıyordur ve herkes ondan yeni bir şeyler bekliyordur. Kitap yazmak Calvin için bir tutkudur. Bu yüzden kız arkadaşından bile ayrılmıştır. Calvin'in abisi ona bir kız arkadaş bulmasını söyler. Calvin'de artık bu durumdan sıkılmıştır ve psikolojik destek alma ihtiyacı duyar. Bir gün rüyasında Ruby Sparks isimli bir kızla tanışır. Aslında bu rüyayı devamlı görüyordur ama bir türlü yüzünü seçemiyordur. En son rüyasında yüzünü de görür ve sabah uyandığında aynı kızın kendi mutfağında onu beklediğini görür. Calvin aklını yitirdiğini düşünmektedir. Hemen evden dışarı çıkar ve birine bunu açıklama isteği duyar. Ruby'de onunla birlikte gelir. O ne kadar gelmemesini söylese de. Kafede bir hayranı ile oturan Calvin'in yanına Ruby'de gelir. Calvin ile konuşan kızın lafının arasına girer. 

"Ruby: Calvin!...  
Calvin'in hayranı Mabel: Bu kızı tanıyor musun? 
Ruby: Evet, ben Ruby. Calvin'in sevgilisi." O anda Calvin şok olur. 
Calvin: "Onu görebiliyor musun? 
Ruby: Evet, görüyor. Ben de onu görüyorum." 

Calvin bunun bir şaka olduğunu düşünmektedir. Oradan geçen başka birine onu görüyor musun diye sorar. Gördüğünü söyleyince de daha fazla şoka girer.

Kendi hafızasında oluşturduğu kişi gerçekmiş meğerse. Calvin bunu kitaba dökmeye karar verir ve yazmaya başlar. Yazmaya başladıktan sonra fark eder ki kendisi ne yazdıysa Ruby onu yapmaktadır. İş daha da ilginç bir hâl almaya başlamıştır. İlk başta eğlenceli gibi gelse de her şeyin kendi kontrolünde olmasının ne kadar işin içinden çıkılmaz bir hâl aldığını anlayacaktır Calvin. İnsan doğası gereği özgürdür ve istediği gibi hareket etmeyi sever.

Calvin ona aşıktır ve en sonunda onu serbest bırakmaya karar verir. Çünkü işler hiç beklediği gibi gitmiyordur.

Güzel bir sonu var bu filmin. 2012'nin bana göre en çok dikkat çeken filmlerinden.

15 Aralık 2012 Cumartesi

The Hobbit: An Unexpected Journey (2012)

Hobbit: Beklenmedik Yolculuk






Konusu: Bilbo Baggins kendi halinde yaşayan bir Hobbit'dir. Bir gün yaşlı büyücü Gandalf onu ziyarete gelir. Cimri Bilbo onu geçiştirmeye bakar ama Gandalf kararlıdır. Köyde bir davet verilecektir ve mekan olarak Bilbo'nun evini kullanmak istiyorlardır. Bir gece yarısı kapısı çalınır ve gelenler cücelerdir. Hepsi birbirinden görgüsüz ve kabadır. Gandalf ve yanındaki cüceler ona durumu açar ve bir maceraya doğru yol alırlar.


Yorum: Dün gece seansında gittik filme. Gecenin bir yarısı inanılmaz bir kalabalık vardı. Oyuncuların karakterlerinin kıyafetlerini giyip izlemeye gelenler bile vardı. İpini koparan gelmişti yani. Ortam güzeldi yine de. IMAX ve 3D'nin zevkini yaşadık yine. Filmin başlamasından önce Star Trek filminin yenisinin uzun bir ön gösterimi vardı. 3D'nin dibine vurmuşlar. Bir tane okun sol gözümün yanından geçtiğini hissettim. Hobbit filmi içindeki 3D'de iyiydi. İzlemek isteyenler kesinlikle IMAX ve 3D izlesin.

Biraz da filmle daha doğrusu üçlemeyle ilgili detayları paylaşayım. Üçlemenin tamamı 500 milyon $'a mal olmuş Peter Jackson'a. Daha önceki Yüzüklerin Efendisi serisinin öncesini anlattığını bilmeyen yoktur herhalde. Bilbo'nun yüzüğü neden o yaşa gelmesine rağmen Frodo'nun elinden almak istemesini bu filmle öğreniyoruz.



 
























Newer Posts Older Posts